Homer'ın eskisi gibi bir dediği iki edilmemeye başlandığında Peter'ın şaşkınlığı bir kademe daha arttı. Homer, büyük komutanlara yeteneklerinin çok altında gözüken görevler vermekten çekinmiyordu. Bir sokağın başına bir askeri nöbetçi dikip izlemek de, çöpleri toplayan elemanları denetlemek de bu komutanların görevleri olabiliyordu. Fakat sonradan fark ettikleri üzere her bir görevin ne kadar absürd olurlarsa olsunlar büyük savaş için önemli birer hamle olduğunu görüyorlardı. Çöpleri toplayan elemanlar dışarı bilgi sızdırırken yakalanmışlar, sokağın başına nöbetçi dikilen asker diğer askerler ile ümitsizliğini paylaşarak onların morallerini bozmaya çalışmıştı. Yapılan her sokak savaşı, alınan her stratejik noktanın yanında bu küçük görevler bile yapbozun büyük parçasında tam yerine oturuyordu. Komutanlar zaten bu yüzden Homer'a saygı duyuyorlardı.
İşte bu yüzden, Peter'a ilk görev olarak bir umumi tuvaleti ele geçirmesini emrettiğinde kimse garipsemedi. Peter, emrine alacağı 20 adamla 3 robotun nöbet tuttuğu orta büyüklükteki bir tuvaleti ele geçirmeye gönderildi. Robotlar devre dışı bırakıldıktan sonra parçalarının incelenmesi için karargaha getirilmesi de görevlerden biriydi.
Peter 20 askeriyle beraber görev yerine gitti. Askerler yeteneklilerdi, daha önce sokak savaşı ve stratejik nokta alımı tecrübeleri de olmuştu ancak ilk defa en üst düzey komutanlardan biri kendilerine komuta ediyordu. Bu komutanlar hakkında efsaneler duymuşlar, savaş alanında adeta birer savaş makinesine dönüştükleri hikayelerini dinlemişlerdi. O yüzden Peter'ın bir dediğini iki etmediler, böyle askeri görünce gaza gelip 'otur, kalk, otur, kalk, yat, hehehe ne güzelmiş lan' diye eblekçe emirler veren Peter'dan şüphelenmediler bile. Peter oldukça memnun olmuştu. Bir dediğini iki etmeyen adamlarla basit bir tuvaleti almanın ne zorluğu olabilirdi ki?
Görev gecesinde tuvaletin önüne geldiklerinde etraf sessizdi. Tüm askerler Peter'ın gözünün içine bakıyorlardı. Peter, çocukluğundan beri izlediği filmlerdeki komutanları aklından tek tek geçirdi. Gaza getirici bir konuşma yapması ve ardından düşmana yardırarak saldırması gerekiyordu. Sesini temizleyerek pek de mükemmel olmayan konuşmasını yaptı:
- 'Ehem. Evet cengaverlerim, insan ırkının yüz akları. Bugün burada geleceğimizi teminat altına almak, saldırmak, düşmanı bozguna uğratmak için bulunuyoruz. Unutmayın ki sizler ölseniz de kalsanız da kutsal savaşçılarsınız. Nesiller boyu tarih sizleri yazacak. Kahramanlıklarınızı konuşacak. Bunu basit bir kuşatma gibi görmeyin! Buradan alacağımız netice ile feraha kavuşacağız. Aslanlarım! Allah yardımcınız olsun! Haydi yardırın alın şu kaleyi!'
Askerler birbirlerine baktılar. Ters giden bir şeyler olabilir miydi? Daha önce defalarca benzer yerleri ele geçirmişler, hiç öyle kahraman falan olmamışlardı. Operasyon gecelerinde eve döndüklerinde kadınları bile başımız ağrıyor gerekçesiyle onları yatağa almamışlardı mesela. Bu neyin tatavasıydı böyle? Biri gergin sessizliği bozdu:
- 'Ee komutanım. Plan?'
- 'Ne planı? Sıka sıka girin mekana alın işte yav ne planı? Asker değil misiniz, savaşın işte?'
- 'Ama efendim sonumuz ne olur plansız gidersek?'
- 'Sonunu düşünen kahraman olamaz oğlum. Boşver sonunu, dal!'
İpi koparan nokta bu olmuştu. Seviyenin bu derece düştüğüne ilk defa şahit olan askerler artık bir şeylerin ters gittiğinden kesin olarak eminlerdi. Bu doğru olamazdı. Ne yani öylece saldıracaklar mıydı? Başlarındaki en çakma takım liderleri bile onlara bazı planları veriyorlar, ona göre hareket etmelerini bekliyorlardı.
Ancak her grupta olduğu gibi bu grubun da bir yalakası vardı. Üstelik gaz vermede Peter'dan kat kat daha iyiydi. Derhal öne çıkarak konuşmasını patlattı:
- 'Beyler, beyler! Kendinize gelin. Şüpheye düşerek büyük lider Homer'ı sorguladığınızın farkında değil misiniz? O bizi ne zaman yarı yolda bıraktı? Onun atadığı komutan, üstelik en üst düzeye çıkma şerefine erişmiş bir komutan bize taktiğe gerek olmadığını, düşmanın zaten zayıf olduğunu söylüyor. Saldırmayacağız da ne yapacağız? Haydi ya Allah!'
Gaz ihtiyaçları giderilen askerler kendilerine geldi. Evet, bu çakma gibi gözüken komutan muhteşem Homer'ı temsil ediyordu. Homer yanlış yapmazdı ya? Pozisyon alarak derhal saldırıya geçtiler. Sadece bir tanesinin arkaya dönüp yerinde duran Peter'a 'Komutanım siz gelmiyor musunuz?' diye sormak aklına geldi. Karşılığında da yüksek sesle 'Sen hala burda mısın ya! Yürüsene asker!' cevabını aldı. Filmlerde komutanlar hep askerlerinin önünde düşmana saldırırlardı ama onlar da eninde sonunda filmdi canım, adım adım taklit edilmesi gerekmiyordu ya…