Yeni bir araştırma, sosyal statü arzusunun insanların daha az çocuk sahibi olmayı tercih etmelerine yol açabileceğini gösterdi. Bu eğilim, bireylerin evlilik ve ilk çocuk sahibi olma zamanlarını ertelemelerine neden olabiliyor. Sosyal statü ve ekonomik yatırım arayışları, aile planlamasını ve doğurganlık kararlarını etkileyen önemli faktörler arasında yer alıyor.
DOĞURGANLIK ORANLARI DÜNYA GENELİNDE DÜŞTÜ
Son 50 yılda dünya genelinde doğurganlık oranları büyük ölçüde düştü. Şu anda dünya nüfusunun neredeyse yarısı, doğurganlık oranlarının, yani kadın başına düşen yeni doğan çocuk sayısının, nüfus artışını sürdürebilmek için gereken seviyenin altında olduğu ülkelerde yaşıyor. Bu durum özellikle Güney Kore, Singapur gibi ekonomik olarak gelişmiş ülkelerde ve Avrupa ülkelerinde, ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'nde belirgin olarak görülüyor.
İNSANLAR KENDİLERİNE YATIRIM YAPMAYI TERCİH EDİYOR
Savaşlar, salgın hastalıklar, felaketler ve kıtlık gibi geçmişteki nüfus düşüşlerinin aksine, mevcut doğurganlık oranlarındaki azalma ekonomik refah ve kaynak bolluğu içinde gerçekleşiyor. Araştırmacılar bu durumu, toplumun küçük ailelere daha yüksek sosyal statü atfetmesi ve insanların artık çocuklara değil, kendilerine yatırım yapmayı tercih etmeleriyle açıklıyor.
Ayrıca, daha eğitimli bireylerin daha az çocuk sahibi olma eğiliminde olduğu gözlemleniyor. İlginç bir şekilde, bu bireyler genç yaşlarda, daha az eğitimli akranlarına göre daha fazla çocuk sahibi olmayı planlıyor.
AİLE KURMAK VE ÇOCUK YETİŞTİRMEK İÇİN BOL MİKTARDA KAYNAĞA SAHİP OLSALAR DA...
Murdoch Üniversitesi'nden Amy J. Lim, "Ekonomik açıdan zengin ülkelerdeki düşük doğurganlık, araştırma ekibimizin yıllardır gözlemlediği ilginç bir paradokstur. Bu ülkelerde aile kurmak ve çocuk yetiştirmek için bol miktarda kaynak bulunmasına rağmen, doğurganlık oranları sürekli olarak düşüyor ve genellikle ikame seviyelerinin altına iniyor" diyor.
Sosyal statü arzusu ile evlilik ve çocuk sahibi olma zamanları arasındaki ilişkiyi araştırmak için Lim ve meslektaşları, sosyal statü arzusunun katılımcıların evlilik ve çocuk sahibi olmayı erteleyip ertelemeyeceklerini test ettikleri iki deney gerçekleştirdi.
5 İLA 6 YIL DAHA ERTELEMEK İSTİYORLAR
İlk çalışmada, insanların evlenmek ve çocuk sahibi olmak istedikleri yaşlar incelendi. Araştırmacılar, 40 yaş altı 268 katılımcıdan oluşan bir grup oluşturdu. Bu yaş seçiminin nedeni, kadınların 40 yaşından sonra çocuk sahibi olma yeteneklerinin belirgin şekilde azalmasıydı. Katılımcıların tümü bekar ve çocuk sahibi olmamış olmalıydı.
Sosyal statü grubundaki katılımcılar, hayatlarındaki en önemli amacın sosyal basamakları tırmanmak olduğu varsayımsal bir senaryo okudular. Metin, yüksek mevkilere ulaşmanın kendileri ve sosyal çevreleri için çok önemli olduğunu, başarının onlara saygı ve iyi bir yaşam getireceğini belirtiyordu.
Kontrol grubundaki katılımcılara ise anahtarlarını kaybettikleri ve saatlerce aramalarına rağmen bulamadıkları bir senaryo sunuldu. Bu metinlerin ardından katılımcılara hangi yaşta evlenmek ve ilk çocuklarını hangi yaşta doğurmak istediklerini sordular. Ayrıca, tek çocuk sahibi olup tüm zamanlarını ve kaynaklarını ona mı yoksa birden fazla çocuk sahibi olup zamanlarını ve kaynaklarını paylaşmayı mı tercih edeceklerini de sordular.
İkinci çalışmada ise 451 kişilik bir örneklem kullanıldı ve benzer bir prosedür uygulandı. Sosyal statü grubu ve kontrol grubu aynı prosedürden geçti; ancak herhangi bir metin okumayan, sadece tercih ettikleri evlilik ve çocuk sahibi olma yaşlarını bildiren bir üçüncü grup da vardı.
Her iki çalışmanın sonuçları da sosyal statü grubundaki katılımcıların, kontrol grubuna kıyasla evliliklerini ve çocuk sahibi olmayı ertelemeyi tercih ettiklerini gösterdi. Ortalama olarak 5 ila 6 yıl daha beklemeyi tercih etmişlerdi. Ayrıca, sadece bir çocuk sahibi olup ona daha fazla zaman ve kaynak harcama fikrini de beğenmişlerdi.
ÇALIŞMA, SOSYAL STATÜ ARZUSU İLE AİLE PLANLAMASI ARASINDAKİ BAĞLANTIYA IŞIK TUTUYOR
Lim, PsyPost'a yaptığı açıklamada, "Çalışmamız bağlamında, statü rekabetini tespit etmek için tasarlanan psikolojik mekanizmalar, modern maruz kalma ve iletişim biçimleri tarafından iletilen yüksek statülü rakiplerin sayısını etkili bir şekilde işlemek için yeterli değil. Bu nedenle insanlar, sahip olabilecekleri kaynaklara rağmen, başarılı bir şekilde üremek için yeterli statüye sahip olmadıklarını algılamaya teşvik ediliyor" diyor.
Bu çalışma, sosyal statü arzusu ile aile planlaması arasındaki bağlantıyı aydınlatıyor. Ancak bazı sınırlamalar da var. Özellikle, sosyal statü arzusu ile evlilik tercihleri arasındaki mekanizma henüz bilinmiyor. Ayrıca, sosyal statü arzusu, çocukların ölüm riskinin düşük olması, çocuk yetiştirmenin yüksek maliyeti ve çocuk sahibi olmanın statü rekabeti üzerindeki etkisi gibi modern dünyanın çeşitli koşulları arasındaki etkileşim de göz önüne alınmıyor.
EK ÇALIŞMALARA İHTİYAÇ VAR
Lim, "Çalışmamız yalnızca insanların daha yüksek statü elde etme kaygılarına odaklandı; ancak nüfus yoğunluğu ve kaynaklar için rekabet gibi çağdaş toplumları etkileyen başka faktörler de var. Gelecekte, bu sebeplerin daha iyi anlaşılması için ek çalışmalar yapılması gerekiyor" diyor.
Lim, modern toplumlarda doğurganlığın azalmasının, birçok disiplinden gelen açıklamalara yol açan önemli ve ilgi gören bir konu olduğunu kaydederek, şunları söylüyor: "Multidisipliner ilgiye rağmen, modern düşük doğurganlığın altında yatan derin nedenler ve psikolojik mekanizmalar hakkında çok az şey biliniyor. Bizim araştırmamız bunu anlamayı ve mevcut ekonomik ve kültürel açıklamalara tamamlayıcı bir bakış açısı sağlamayı amaçlıyor."