İnsana Dair

Küresel sanatın merkezine kabul edilen Türk müzisyen: "Yolun başındayım, hedefim daha çok insana ulaşmak”

Genç besteci Emre Şener, dünya sanatının merkezindeki The Juilliard School’a kabul edilen ender yeteneklerden biri… İnsanlık Dergisi'ne bu başarısının anlamını ve gelecekteki hedeflerini anlatan Şener, “Benim en büyük isteğim, bestelerimin geniş bir kitleye ulaşması. Bu bestelerin büyük konser salonlarında veya küçük mekanlarda çalınması, bir kişiye ya da binlerce kişiye dokunması benim için çok değerli. Şu an, besteci olarak bu hedeflere doğru yavaş yavaş ilerliyorum” dedi.

EZGİ Kurt Toptan / ÖZEL HABER

Emre Şener, genç ve yetenekli müzisyen. Başarısı da dünya çapında tescilli... 200 yıllık Royal Academy of Music (Kraliyet Müzik Akademisi) bestecilik bölümünden 100 tam puan alarak mezun oldu. “Üstün Öğrenci Dekan Ödülü”ne de layık görülen Şener, ödülünü mezuniyet töreninde Akademi’nin Onursal Başkanı olan Gloucester Düşesi’nin elinden aldı. Genç besteci eğitimine yüzde 90 bursla kabul edildiği The Juilliard School New York’ta devam edecek. Konservatuvarın önemini anlamak adına mezunlarının 105 Grammy Ödülü, 62 Tony Ödülü, 47 Emmy Ödülü ve 24 Oscar Ödülü kazandığını sıralamak yeterli olabilir.

İşte bu denli önemli bir kurumda eğitim görecek olan genç Türk besteci Emre Şener ile başarısının sırrını, hayallerini ve müziği konuştuk.

“DÜNYA SANATININ MERKEZİNDE”

Emre Bey, Royal Academy of Music'te 200 yılın ardından bestecilik bölümünde 100 puanla mezun olduğunuzu ve The Juilliard School'da dünya çapında kabul edilen üç kişiden biri olduğunuzu öğrendik. Bu başarı, hepimizi gururlandırdı. Bu başarıyı daha iyi anlayabilmemiz için, The Juilliard School'un önemini kısaca açıklar mısınız?

Seve seve. Juilliard School, uluslararası çapta bilinen prestijli müzik okullarından biridir. Londra'daki Royal Academy of Music de bu okullardan biri olsa da, Juilliard gerçekten Amerika'nın dört bir yanından ve dünyanın dört bir yanından müzisyenleri kendine çeken bir merkez. New York'un sanat merkezinde yer alması, Juilliard'dan mezun olanların hem okurken hem de mezun olduktan sonra büyük dikkat çekmesini sağlıyor. Performans fırsatları ve uluslararası tanınırlık açısından büyük avantajlar sunuyor. Ayrıca, Juilliard'da drama ve dans departmanları da bulunuyor ve bu bölümlerden çıkan mezunlar, dünyanın en büyük ödüllerini kazanmış isimler. Bu yüzden Juilliard, New York'un, Amerika'nın ve dünyanın sanat döngüsünün merkezinde yer alıyor. Bu kadar seçici bir okulda burslu olarak okumak, benim için büyük bir gurur ve sürpriz oldu.

Başarınız ülkemiz için büyük bir gurur kaynağı oldu. Royal Academy of Music'ten 100 puanla mezun oldunuz. Bu üstün başarıya rağmen, ülkemizde yeterince takdir gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Royal Academy'deki başarım gerçekten gurur vericiydi. Çünkü bu köklü okulun 200 yıllık tarihinde en yüksek notla mezun oldum. Tarihe böyle bir iz bırakmak, nasıl desem, önemli bir şey. Katkı demek istemiyorum ama sanırım ne demek istediğimi anlıyorsunuz.

Elbette çok gurur verici ve gerçekten şaşırtıcıydı, dürüst olmak gerekirse. Ancak neticede bu bir akademik başarı. Özellikle yabancı bir öğrenci olarak, bu kültürden biri olmayan biri olarak bu okul tarafından böyle kucaklandığınızı görmek gerçekten çok mutlu edici. 4 yıl süren emeğimin karşılığını görmek, bu başarıyı elde etmek beni çok sevindiriyor. Yine de, bu başarı bir başlangıçtır ve daha yolun başındayım.

“EN BÜYÜK İSTEĞİM GENİŞ KİTLEYE ULAŞMAK”

Akademik başarı, okula ve akademik dünyaya özgü bir başarıdır. Şu anda gururla paylaşıyorum ve çevremdeki herkes çok mutlu oldu. Hatta kendi çevremin ötesinde de, sizlerin görüş almak için beni aramanız beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Ancak, bu başarı bir akademik başarıdır. Dünya çapında kabul görmesini istediğim başarılarım, akademik başarıların ötesindedir.

Benim en büyük isteğim, bestelerimin geniş bir kitleye ulaşması. Bu bestelerin büyük konser salonlarında veya küçük mekanlarda çalınması, bir kişiye ya da binlerce kişiye dokunması benim için çok değerli. Şu an, besteci olarak bu hedeflere doğru yavaş yavaş ilerliyorum; dokunduğum insanlar ve iş birliği yaptığım kişilerle bu süreç her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Türkiye'de de bu gelişimin aynı hızda ilerlediğini düşünüyorum.

Şu anda yeni performans fırsatları ortaya çıkıyor. İki yıl önce müzik topluluğumla gerçekleştirdiğimiz turne, bu süreçte önemli bir adım oldu. Türkiye'de sanat alanında özel bir takdir görme durumu henüz karşılaşmadım; belki ileride böyle bir durum yaşanabilir, şu anda, sanat alanında akademik başarıların ötesinde kendimi geliştirmek için çabalıyorum.

“DOKTORLAR ÇALMAMI ÖNERMİYORDU”

Bu akademik başarılarınızın hem ülkemizde hem de uluslararası alanda daha fazla tanınmanıza yardımcı olacağını düşünüyor musunuz?

Türkiye'yi temsilen buradayım diyemem, ancak ilerleyen zamanlarda bu mümkün olabilir. Şu anda bir Türk olarak burada olmaktan ve bu kimlikle gurur duyuyorum.

Çocukluğunuz nasıl geçti ve müziğe nasıl başladınız? Kendi hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?

Tabii ki, seve seve paylaşırım. Çok küçük yaşlarda, meslektaşlarımın da genellikle başladığı yaşlarda, yani 5-7 yaşlarında müziğe yatkınlığım vardı. Şarkılar söylemeyi, melodiler doğaçlamayı, şarkıları yazmayı ve ezberlemeyi çok severdim.

Sanırım birkaç yıl sonra, hafızam tam net değil, ama ailem beni piyano derslerine başlattı. O zamanlarda piyano eğitimi tutmadı ve hala yetenekli bir piyanist olamamaktan muzdaribim. Daha sonra, 8-9 yaşlarındayken gitara başladım.

Gitarda dersler almaya başladığımda hızla gelişim gösterdim ve gitar çalmayı gerçekten sevdim. Hem klasik gitar çaldım hem de rock, blues, jazz gibi çeşitli şarkıları öğrendim; bu süreçte çok eğlendim ve gitar hayatımın bir parçası haline geldi. Ancak, omuzlarımdan yaşadığım sakatlık nedeniyle bir süre gitar çalamadım, çünkü çaldıkça canım acıyordu ve doktorlar da çalmamamı öneriyordu.

“BESTELERİMİN SESLENDİRİLMESİ HAZ VERDİ”

15-16 yaşlarındaydım ve bu sırada gitardan uzaklaştım. Boğaziçi Gençlik Korusu'nda şarkı söylemeye başladım ve bir yıl boyunca orada kaldım. Daha sonra kendi koromu kurdum ve koro yönetmeye başladım. Bu süreçte, toplu müzik ve müzikal aktiviteler yaparken, kendi bestelerimi yazmaya başladım ve ilk defa çok sesli bestelerim seslendirildi. Bu deneyim bana büyük bir haz verdi.

O andan itibaren hayatımı şekillendirmek istediğim iki şey olduğunu fark ettim: Birincisi bestecilik; müzik yazmak ve bunu sevdiğim insanlar tarafından çalınırken görmek istiyorum. İkincisi ise şeflik; müziğe bir enstrümancı olarak değil, müzikal fikirlerimi yansıtabileceğim bir mecra olarak yaklaşmak istiyorum. Şeflik, müziğe olan yakınlığımı ve katkımı sağlayacak önemli bir alan olarak öne çıktı.

17 yaşındayken Acapella Üsküdar adında küçük bir koro kurdum ve İstanbul ile Türkiye'de birkaç konser verdik; iki sezon kadar devam ettirdik. Londra'ya geldiğimde ise büyük bir projeye başladım: London Contemporary Soloist adında bir müzik topluluğu kurdum. Besteci arkadaşım Cem Güven ile birlikte üç sezon boyunca bu topluluğu yönettik ve şefliğini yaptım; yüksek standartlarda, dünya çapında konserler gerçekleştirdik.

“KARDEŞİMDEN İLHAM ALDIM”

Müzikte veya sanatın diğer dallarında size ilham veren bir isim ya da idolünüz var mı?

Elbette, ilham aldığım biri var: Kardeşim Zeynep Şener. Kendisi müzik ya da sanatın başka dallarında değil, ama her zaman bir adım önde olmayı başarıyor. Şu anda Cambridge'de Land Economy (hukuk, ekonomi ve çevresel politika) bölümünde okuyor. Zeynep, bana özverili olmanın ve iyilik enerjisini yaymanın, kendi enerjimizi de artırdığını öğretti.

Zeynep, tanıdığım en enerjik ve hayat dolu insanlardan biri; bu enerjiyi hem kendi başarılarına hem de insanlara yaptığı katkılar. Londra'daki dört yılımda başardıklarımda Zeynep'in manevi ve fiziksel desteği olmadan bu kadar ilerleyemezdim. Bu nedenle, Zeynep'in katkıları ve motivasyonu, kardeşlikten öte benim için çok büyük bir anlam taşıyor.

Peki başka ünlü isimlerden idolünüz oldu mu?

Şanslıyım çünkü idollerim etrafımda; beraber çalıştığım, vakit geçirdiğim ve müzik yaptığım insanlar. Fransız kemancı Emmanuel Coppey, kariyerlerimiz farklı dönemlerde olsa bile, bana dostça destek oldu ve bana çok şey öğretti. Ayrıca, Londra'da iki yıl birlikte çalıştığım ve şimdi New York'a geldiğim besteci Cem Güven de önemli bir ilham kaynağım.

Cem Güven, Çağla Karslıoğlu ve Emmanuel Coppey, benim için büyük idoller. Cem Güven, hayatımda çok önemli bir figür; Çağla Karslıoğlu ise New York'ta tanıdığım bir yönetmen ve set tasarımcısı. Bu insanlar, sanatçı olmayı bana öğreten ve idollerim olarak gördüğüm kişiler.

“HÂLÂ YOLUN BAŞINDAYIM”

Genç yaşta elde ettiğiniz bu başarıların ardından kariyerinizdeki hayaliniz nedir?

Genç yaşta elde ettiğim başarılar beni gerçekten mutlu ediyor, ama hâlâ yolun başındayım. Gelecekteki hedefim, müzik yapmaya devam edebilmek ve bu süreçte samimi bir şekilde müziğimle iletişim kurduğum insanlarla birlikte çalışmak. Ayrıca, müziğimi mümkün olduğunca çok insana ulaştırmak istiyorum, çünkü sanat ne kadar geniş bir kitleye hitap ederse, etkisi de o kadar büyük oluyor.

Sanatın bir parçası olan insan sayısı arttıkça, ister icra eden, ister dinleyen ya da gören olsun, sanata katkıda bulunan kişiler artar. Bu, sanatın görevini daha etkili bir şekilde yerine getirmesine yardımcı olur. Elbette bu süreçte birçok ayrıntı ve görev var, ama sanata katkıda bulunmak için kitap okuyabilirsiniz; buna ihtiyacınız olmayabilir.

Türkiye’de beğendiğiniz bir müzisyen veya sanatçı var mı?

Türkiye'de ve genel olarak sanat çevrelerinde birçok yeni insanla tanıştım. Akın Kilis ve Artun Çekem, özellikle ilham aldığım isimlerden. Akın Kilis, yeni tanıştığım müthiş bir besteci; Artun Çekem ise New York'ta yaşayan bir Türk besteci. Çevrem genişledikçe, örnek aldığım ve kendimi bir nebze onlarla ilişkilendirdiğim daha fazla insanla tanışıyorum. Bu nedenle, "idol" terimini kullanmak yerine, onları ilham kaynağı ve örnek aldığım kişiler olarak görmek daha doğru olabilir.

Bu yüzden, Türkiye’de idol olarak gördüğüm bir sanatçı olup olmadığı sorusu belki de net bir cevap verebileceğim bir konu değil. Çevremi genişlettikçe birçok ilham verici sanatçıyla tanışıyorum ve her biri kendi alanında profesyonel ve örnek teşkil eden kişiler.