Rütbeli durdu. Şanlı lider ile görüşmek için haftada yüzlerce kadın gelirdi, hepsi de bir şeyler uydurarak içeri girmek isterlerdi. Onların yalanlarını anlamak kolaydı ve liderin kesin emri gereği bahanelerinde haklı bile olsalar kapıdan defedilirlerdi. Ama ilk defa bir erkek görüşmek için kapıya geliyordu. Acaba bu adam..? Lider kapısına gelecek olan erkekler hakkında kesin talimat vermemişti. Bu adamı acaba içeri alsa mı, yoksa kapıdan yollasa mi liderin gözüne girerdi? Rütbeli düşünmeye devam ederken arkasındaki diafondan ince bir asker sesi geldi. 'Bob! Al içeri. Liderimiz kameradan gördü ve kendisiyle konuşmak istiyor. Ama önce bir robot olup olmadığını anlamak için 8B işlemine tabi tutun.' Peter şaşırdı. Konuştuğu direnişçiler Homer'ı farklı farklı künyeler ile anmışlardı. Şanlı Lider, Büyük Komutan, Başkomutan, En büyük, Kim-olduğunu-bilirsin-sen.. Herkesin kafasına esen künyeyi kullandığını düşünmüştü. Lider sözcüğünü ilk duyuyordu ve bu künye diğerlerinden farklı olarak Homer'ın Alman hayranlığı göz önüne alındığında herhalde kendine en yakışanı olmalıydı. Yakın askerlerine kendisine bu şekilde hitap edilmesini o emretmiş olabilirdi. Peter bunları aklından geçirirken birden rütbelinin yüzündeki pis sırıtışı yakaladı. Tam 8B işlemi hakkında bir şey olduğunu düşünürken rütbeli yanındaki iki askere emir vererek Peter'ı kolundan yakalattı. 'Sorgu odasına götürün' diye emretti. Sertçe sürüklenmeye başlayan Peter karanlık kanalizasyon kemeri boyunca birkaç defa 'Ben robot değilim, baksanıza etim kemiğim var!' diye bağırsa da direnişçileri ikna etmekte başarılı olamadı. Nihayetinde içinde sadece bir masa ve sarı bir sorgu lambası bulunan, penceresiz bir odaya getirildi. Çırılçıplak soyuldu, masaya yüz üstü yatırılarak el ve ayak bileklerinden bağlandı. Korkmaya başlayan Peter, kapıdan aynı pis sırıtışıyla 50 santim uzunluğunda demir bir boruyla gelmekte olan rütbeliyi ve arkasındaki 3 iri zenciyi görünce tüm kanalizasyonu dolduran bir çığlık koyverdi...