San Francisco’daki evinin çatı katında “Metro Günlükleri” dizisini izleyen Peter, dizinin dördüncü bölümünü de bitirmişti.
Saatler gecenin dördünü gösteriyordu. San Francisco'daki evinin çatı katında 'Metro Günlükleri' dizisini izleyen Peter, dizinin dördüncü bölümünü de bitirmişti. İçinden 'Hayatımda böyle saçma bir dizi görmedim' diye geçirdi. Dizi on üç bölümdü ve diğer bölümleri izlememeye karar verdi. Neden Türklerin çektiği bir diziyi izlediğini de anlayamıyordu zaten. Gereksiz dizileriyle ünlü bir milletin, gereksiz ötesi bir dizisini izlemeyi ona kim söylemişti? Hatırladı o kişiyi. En yakın arkadaşı Orlando idi. Severdi çocukluk arkadaşını. Uzun zamandır görüşemiyorlardı.
Peter'a göre Türklerin bu fani dünyada boş dizilere bu kadar yatırım yapması çok anlamsızdı. Hayret ederdi Türklere.
Orlando'nun annesi Türk, babası ise Alman'dı. Türkiye'de belli bir dönem yaşadıktan sonra Amerika'ya göç etmişlerdi. Başkan Lukunku'nun göç politikasını çok eleştiriyordu. Ona göre Amerika; Ortadoğu ve Afrika'nın ikinci evi haline gelmişti. Zaten Başkan'da Amerika'nın 3. siyahi başkanıydı. 'Hey gidi günler.' diye iç geçirdi Peter. İlk siyahi Başkan Obama şu an oldukça yaşlıydı. Kendisi küçükken Obama başkandı ve onu televizyonda görmüştü. Televizyonda ilk gördüğünde ise babasına dönerek 'Baba…Neden siyah birisi sürekli televizyonda konuşuyor?' diye sormuştu. Yaşlı kurt Jack Oliver ise oğluna, 'siyahlar ile beyazların arasında fark olmadığını ve ülkede herkesin başkan olabileceğini' en sade şekliyle anlatmıştı. Babası şu an oldukça yaşlıydı ama bir kurt gibi dikkatli ve bir o kadar atikti.