Sevgili okuyucularım bu ay sizlerle Pers Mitolojisinde karşımıza çıkan Butimar Kuşu’nun hikayesini bir de benim kalemimden okumaya ne dersiniz?

Butimar, aşık olduğu Deniz suyunun yokluğundan korkarak suya hasret kalarak ölen kuşun adıdır. Tatlı su içmeyen bu kuş deniz suyu ile beslenmektedir. Ama Butimar'ın Denize olan aşkı o kadar büyüktür ki, her gün sahile gider kanatlarını süzerek uçsuz bucaksız güneşin altındaki masmavi deryayı seyre dalar. Öyle ki sanki kanatları ile o denizi sarmalamaktadır öyle kanat süzer yarinin üstünde… Susadığı zaman da Aşkının kuruyup yok olacağı endişesi ile denizden bir yudum bile su içemez. Sadece kanatları susuzluktan bitap düşünceye kadar yarinin üstünde süzülür süzülür… Ahhh o suyu biter diye aşkından kül olduğu denizin bundan haberi yoktur…

Aşkından ve susuzluktan Bitap düşen Butimar daha fazla dayanamaz ve susuz kalan bedeni can veriverir. Öyle ki o kanat çırpıp uçsuz bucaksız deryayı görmüştür. Yarini her gün daha coşkulu şekilde de görmüştür oysa ama aşk gözünü kör edince bizim derya olan denizimiz, bizim Butimar kuşuna bir dere olmuştur. Bu derenin suyu bitecek korkusu ile bir yudum alamadığı aşkından mahrum kalarak silinir gider bu yaşamdan…

Peki aşkından suyunu bir yudum alamadığı Deniz ne haldedir diye soracak olursanız, Deniz için hiçbir şey değişmemiştir. Her gün güneş altında parıl parıl parıldamaya devam etmektedir. Butimar hiç var olmamış onun üzerinde kanatlarıyla süzülmemiş gibi ışıltısından hiçbir şey kaybetmemiştir.

Butimar, çok yükseklerde uçan bir kuştur oysaki deniz üstünde alçak uçmak hiç de ona göre değildir. Üç durum karşısında uçamamaktadır:

Kar yağınca…

Müzik sesi duyunca…

Ve bir de aşık olunca…

Butimar her gün üzerinden süzüldüğü denizin aşkında kaybolunca artık uçmayı bırakmış sahilde aşkını izler olmuştur… Engin yükseklerin kuşu Butimar artık içine düştüğü aşk yüzünden Butimar değildir…

İnsan, oluşturduğu bu hikayeden kendisi için de bir pay çıkartmasını bilir. Bu hikayede iki farklı insanın yanmasını da görürüz tabi anlayana…

Bir insanın Butimar yansıması; bolluk zenginlik, aşk içinde kendilerini anda kalamayıp hep gelecek korkusu ile zenginliğine zenginlik katmaya çalışan sürekli biriktiren ve bu zenginliğin de yüksek yaşam şartlarına dahil edemeyip fukaraya dönen, bunun yanında aşkı bulup aşkıyla anlık yaşamayıp onu sürekli kaybetme korkusu ile kısıtlaması, ona da kendine de yaşamı dert etmesi sayabiliriz. Bunun yanında ne bu zenginlik zenginliktir. Ne de bu aşk aşktır. Kişi kendini farketmeyerek bir girdabın içine atıveririr. Şüphe öldürücüdür… Artık gelecek korkusu o kadar çok yaşam alanını alır ki bu kişiler için yaşamak dahi zordur…

Diğer Butimar yansıması ise; derdinden şikayet etmeyen aşıklardır. Öyle ki bu aşk insanları kendilerini bir aşk için yok edebilirler. Bu yok oluş onlar için aşkın simgesidir ve aşktan hiç dertlenmezler. Bu aşk öyle tatlı gelir ki Butimar misali aşklarına bakarken derya deniz olur bir bakarsınız ki artık onlar için ne denizin sonsuzluğu ne de denize olan aşklarıdır söz konusu olan başka bir boyuta geçmişlerdir hiçlik boyutuna… Artık onların yolu başkadır aşka giden yolda gerçek aşk ile karşılaşırlar…

Sevgiyle ve iyilikle kalın…

Klinik Psikolog Gülsüm Bircan