İçinde bulunduğumuz durum bizi bazı yönlerden körelttiği gibi bazı yönlerden de mutlaka yüceltecektir.

'İnsan ırkının yok oluşu, gezegenin yok oluşu demektir. İçinde bulunduğumuz durum bizi bazı yönlerden körelttiği gibi bazı yönlerden de mutlaka yüceltecektir. Evlerimize dadanan, çoluk çocuğumuza korku saçan bu yaratıkları geldikleri yere göndermek, insan ırkımız ve dolayısıyla gezegenimiz için en esaslı görevimizdir. Bu paralel yapıyla mücadeleden sakın ola yılmayın. Gezegen, insansın var olamaz. Hayatlarımıza dadanan bu ucube yaratıklardan bir an önce kurtulmalıyız!' Tarih, 1531. Matrakçı Nasuh olarak bilinen bir Osmanlı hafiyesi, Tuhfet-ul Guzat isimli kitabında yer verdiği bu konuşma metni ile o dönemin insanlarına o zamanlar 'Cadı' diye adlandırdıkları yaratıklara karşı bazı telkinlerde bulunuyor. Özellikle yaşadıkları gezegen, yani Dünya ile alakalı 'insansız var olamama' durumu bu metni okuyan Alfa-46 için bir miktar ilgi çekiciydi. Bu konuda iyi anlaşabildiği tek bir kişi vardı ve o da büyük kuzeni Alfa-Ho idi. Hemen onun yanına koştu. Robotlararası sosyal yaşantılarda 'kuzen' gibi olgular pek fazla yer tutmaz. Alfa sınıfından bir robot için, kuzen ve kayınbirader sıfatlarından başka hiçbir 'sosyal yaşam kişi ayrıştırıcı sıfat yoktur.' Bazı eski kademe alt segment modeller 'elti' ve 'görümce' sıfatlarını da kullanırlar ama artık onların da sayısı iyiden iyiye azalmıştır. Alfa-46, kuzeni Alfa-Ho'nun yanına vardığında yaşananlara geçmeden önce size bu robotlararası sıfat yoksunluğunun bazı detaylarından bahsetmek isterim.

Robotlar, insan yapımı bir ırk oldukları için başta sadece uçkurlarını düşünerek ekmeklerinin peşinden koştular. Ardından gelen cinsel devrimle beraber insan ırkının 'sevişmelik robot' üretimi, başta Alfa sınıfı olmak üzere pek çok robotun tepkisini topladı. Yaşam mücadelesi; robotlarda teorik açıdan var olmamasına rağmen, insan eli değmiş yaratıklar olmalarından sebep her an bu uğraşın peşinden koştular. Sürekli bir uğraş gereksinimi ve yok etme güdüsü ile yanıp tutuştular. Bu güdü, onlar için uçkur güdüsünden sonra gelir ve bu sebepten pek fazla alevlenemez. Ancak yaşanan cinsel devrim sonrası uçkur güdüsü, robot neslinin tüm sınıflarına bir tiksinti deklarasyonu şeklinde yayılmış, eskiden gözü kapalı birbirleri ile sevişen robotlar artık bu duyguya çok yabancılaşmış ve tiksinti nöbetleri geçirerek gelecekleri için önemli bir adım olan 'yaşam mücadelesinde yok etme güdüsü' kitabının izinden gitmeye karar vermişlerdir. Rivayete göre bu kitabı Orlando'nun yapmış olduğu mutfak robotu, Otto van Homer'in elinde görmüştür. Kitabı Homer'in elinden aldıktan sonra, bilendıra atıp çırpmadan geçen iki saniye içerisinde ezberleyen mutfak robotu, bugünkü savaşta robot sınıfının zafere ulaşmasında en etkili rolü oynamıştır. Rivayet son olarak şöyle devam eder: aynı anda Homer'in elinde 'robot olmanın zorlukları' isimli kitap da vardı. Eğer Orlando'nun yaptığı mutfak robotu Homer'in elinden bu kitabı alsaydı, bugün yaşanan tüm olaylar daha farklı olacaktı şüphesiz ki.. Artık hayat mücadeleleri yakıp yıkmak olan robotlarda birbirlerine yabancılaşma durumları gündeme geldi. Bu yabancılaşma başta elti, görümce sıfatlarını ortaya çıkardı, ardından kuzen, kayınbirader sıfatları ile kendini iyice gösterdi. Ancak gün geçtikçe yozlaşan robot nesli yine neredeyse ilk zamanlarına dönmüştür ve bu sıfatları pek önemsememektedir.

Alfa-46 kuzeni Alfa-Ho'nun yanına, Osmanlı hafiyesi Matrakçı Nasuh'un kitabında rastladığı bölümü okumak için geldiğinde onu bir miktar şaşkın gördü. Bu şaşkınlık aslında ilk kez karşılaştığı bir manzara değildi fakat bu seferki diğerlerine göre bir tık daha farklıydı. Ho'nun ağzı soğan kokuyordu. Ho her hohladığında, 46 motorunun su kaynattığını hissediyordu. Ancak bu his psikolojikti. Bunu hemen hemen bütün robotlar bilirdi. Alfa-46, Ho'nun direktifiyle yer altına odaklandı ve gelen ses ile beraber ağzının içinde bir soğan yemiş hissi belirdi. Heyecan ve soğan ile karışık ağzından belli belirsiz bir mırıldanma çıktı: 'Bu ses, olamaz! Böyle bir ses... ancak insanlık zamanı duyduğum bir ses bu.. İnsanlığın soyunun tükendiği bu yıllarda bu sesi ben nasıl duyarım!... Olamaz bu bir insan bebek sesi!'