Peter, karşısında heybetle oturan Homer’a baktı. Tahtadan özensizce yapılmış gibi duran makamında bacak bacak üzerine atmış, parmak uçlarını yüzünün hemen önünde zarifçe birleştirmiş eski arkadaşını süzüyordu.

Lider'in gösterişten alabildiğine uzak ve loş bir şekilde aydınlatılmış çalışma odasının kapısı açıldığında içeride dikdörtgen bir masanın etrafında oturmakta olan 8 üst düzey komutan başlarını çevirdiler. Hafifçe ağlayan, bir değişik yürüyen zavallı bir adam hıçkırarak ve içinden birşeyler mırıldanarak onlara doğru geliyordu. Homer istifini bozmadan silüeti süzmeye devam etti. Çok zayıf bir sesle yanındakilere 'çıkın.' diye emretti. Komutanlar Lider'in kendisine zarar verebilecek olan bu adamla baş başa bırakma fikrinden memnun olmasalar da açık emre karşı gelmeyi göze alamadılar ve ağlayıp sızlamaya devam ederek artık masanın bir ucunda dikilmiş adamın yanından tiksintiyle geçerek odadan çıktılar.

Peter, karşısında heybetle oturan Homer'a baktı. Tahtadan özensizce yapılmış gibi duran makamında bacak bacak üzerine atmış, parmak uçlarını yüzünün hemen önünde zarifçe birleştirmiş eski arkadaşını süzüyordu. Düşünceli bir yüzü vardı, aklından aynı anda pek çok şey geçiyor ama o bunu dışarıya yansıtmıyor gibiydi. Peter gözlerini sildi, az önce yaşadıklarını hafızasının derinliklerine gömerek sordu:

- 'Ne düşünüyorsun?'

Homer gülümsedi. 'Tavuk.' diye cevap verdi.

- 'Tavuk mu? Nasıl tavuk?'
- 'Beni hatırlamıyor musun eski dostum? Ben yüzümdeki ifadeden dolayı dışarıdan bakınca kafam dolu gözükürüm, sanki zihninde atomu parçalayıp tekrar birleştiriyormuş gibi. Gerçekte ise kafamın içinde hiçbir şey yoktur. Sadece sessizlik. Şimdi de acıktım, akşama tavuk yaptırayım diye düşünüyorum. Malum artık helal kesim kırmızı et bulmak çok zor.'

Peter anlık bir rahatlamayla kendini yere bıraktı. 'İşte bu' diye düşündü. Homer diğer insanlara karşı giydiği ulaşılamaz büyük Lider maskesini çıkarmış, Peter'ı hatırlamış, eksi dostluklarına atıfta bulunmuştu. Yani onu herhalde affedecekti.

- 'Homer, ah Homer..' diye inledi. 'Beni hatırladığına o kadar sevindim ki.'
- 'Hatırladım evet. Ama eski günlerden sadece iyi olanlarını hatırladım sanma. Kadim dostlarımın en ihtiyacım olduğu anda beni nasıl terk ettiklerini, yıllar sonra tekrar karşılarına çıktığımda nasıl tanımamazlıktan geldiklerini ve canavarmışım gibi benden kaçtıklarını unutmadım. Yo Peter yo, seni hiç unutur muyum?'
- 'Haklısın dostum haklısın..' diye sessizce konuştu Peter. 'Hatalıydık. Seni o şekilde delirmiş görünce korktuk. Eski halinden eser kalmamıştı, bambaşka bir insan olmuştun. Sana eski isminle hitap eden herkese yaptıklarını gördük, biraz da ondan korktuk. Arkadaşımızın göz göre göre gitmesine seyirci de kalamadık, o yüzden seninle tamamen iletişimi kesme kararı aldık.'
- 'Anlıyorum. Peki ama Peter, bunca yıldan sonra niye bugün buradasın? Yıllar içinde özür dileyecek başka zaman bulamadın mı?'